HABERLER
İSLAM ALEMİ PEYGAMBERİMİZİN DOĞUMUNU KUTLUYOR
Son din İslam’ın insanlığı kurtuluşa çağıran davet elçisi, Nebilerin efendisi, yetimlerin babası, rahmet ve şefkat peygamberi Muhammed Mustafa (S.AV.)’in dünyaya teşrifinin 1446. yıldönümü, bütün İslam coğrafyalarında çeşitli etkinliklerle kutlanmaya başladı. Tevhid inancından saparak putperestlik bataklığına saplanan insanlığa kurtuluş müjdecisi olarak gönderilen rahmet peygamberi, 63 yıllık hayatında bütün insanlığı kuşatacak İslam’ın değerlerini öğretti. RAHMET PEYGAMBERİ’NİN DOĞUMU Alemlere rahmet olarak gönderilen kurtuluş müjdecisi Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V), 14 asır önce Rebiülevvel ayının 12. gecesinde dünyaya teşrif etti. Doğumundan 52 gün önce babası Hz. Abdullah’ı kaybeden Peygamberimiz, 6 yaşına geldiğinde annesi Hz. Amine’yi, 8 yaşına geldiğinde ise dedesi Abdulmuttalip’i kaybetti. Öksüz ve yetim kalan rahmet peygamberini amcası Ebu Talip himayesine aldı. Amcası O’na hem çocukluğunda, hem gençlik yıllarında hem de Peygamber olduktan sonra destek oldu. Mekkeli müşriklerin saldırılarına karşı amcası her zaman kol kanat gerdi. Peygamberimiz de amcasının iyiliklerini hiçbir zaman unutmadı. Peygamberimize yapılan zulüm ve saldırıların birçoğu, ticaretle uğraşan amcası Ebu Talip öldükten sonra olmuştur. PEYGAMBER OLDUĞUNU PAPAZ BAHİRA FERK ETTİ Peygamberimiz 12 yaşında Suriye’ye doğru ticaret mallarını satmak için kervanla yola çıkmışlarken, yolda Busra denilen bir yerde mola verdiler. Mola yerinde peygamberimize rastlayan Bahira isminde bir Papaz, O’ndaki değişik ve sıra dışı durumu fark etti. O’nun daha önce Hz. İsa’nın İncil’de de bildirdiği gönderilecek olan son peygamber olduğunu anlayarak, amcasından O’nu daha fazla ileriye götürmemesini, aksi halde Yahudilerin kendisini öldürebileceğini söyledi. Çünkü Yahudiler de son bir peygamberin geleceğini biliyorlardı. Fakat onlar bu son peygamberin kendi içlerinden birisinin olmasını istiyorlardı. Bunun üzerine amcası Ebu Talip mallarını orada satarak Mekke’ye geri döndü. İLK EVLİLİĞİ VE VAHYE KADAR OLAN DÖNEMİ 25 yaşına kadar amcasının himayesinde ticaretle uğraşan Peygamberimiz, ilk eşi olan Hz. Hatice annemizle de ticaret ortaklığı sebebiyle tanıştı. 40 yaşında dul bir kadın olarak ticaretle uğraşan Hz. Hatice annemiz, ticaretinde güvenilir bir ortak ararken Peygamberimizle karşılaşmıştı. Ticaret ortaklığını daha sonra peygamberimizle evlenerek kader arkadaşlığına dönüştüren ve müminlerin ilk annesi ünvanını alan Hz. Hatice, ölene dek peygamberimizin en büyük destekçisi ve yol arkadaşı olmuştur. Peygamberimizin Hz Hatice annemizle olan evliliklerinden 6 çocukları dünyaya geldi: 1 – Abdullah, 2 – Zeynep, 3 – Rukiye 4 – Ümmü Gülsüm 5 – Kasım 6 – Fatıma Bunlardan Hz.Fatıma hariç bütün çocukları Peygamberimizden önce vefat etmişlerdir. Hz.Hatice annemiz aynı zamanda İslam’a giren ilk insan olmuş, asalet, dürüstlük, üstün ahlak ve fedakarlığı ile Haticetül-Kübra (Büyük Hatice) lakabını da almıştır. PEYGAMBER OLMADAN ÖNCE “MUHAMMEDÜL EMİN” OLARAK ANILDI Bütün Mekke ahalisinin bir kez bile ağzından yalan söz duymadığı Peygamberimiz, 35 yaşına geldiğinde Muhammed-ül Emin (Güvenilir Muhammed) lakabıyla Kabe hakemliği yapmış, buradaki hakemliğiyle bütün Mekkelilerin saygısını ve güvenini kazanmıştır. Araplar tarafından da kutsal sayılan Kabe, şiddetli bir sel fırtınasında yıkılmıştı. Bunun üzerine Mekkeliler bir araya gelerek O’nu yeniden inşa ettiler. Kabe’deki Hacerül-Esved taşını eski yerine koymaya sıra gelince, her kabile bu şerefli işin kendisine verilmesini istedi. Kabileler, aralarındaki anlaşmazlığı çözmesi için Peygamberimizin hakemliğine başvurdular. Çünkü haksızlık yapmayacak, herkesin güvendiği bir insandı O. Peygamberimiz elbisesini çıkardı. Hacerül –Esved’i üzerine koydurdu ve her kabileden birer kişinin elbisenin ucundan tutarak kaldırmasını söyledi. Taş yeterli yüksekliğe çıkınca da kendi elleriyle yerine yerleştirdi. Herkes bu olaydan memnun olmuştu. Bu olaydan sonra Peygamberimize Muhammedül-Emin (Güvenilir Muhammed) lakabı takılmıştır. İLAHİ SORUMLULUĞUN MUHATAPLIĞI VE İLK VAHİY Hz. İsa’dan sonra geçen 6 asır boyunca ilahi yoldan sapan insanlık, değerlerini yeniden bulacağı bir rehbere, peygambere ihtiyaç duyuyordu. İlahi kitabın içeriğini değiştirerek Hz. İsa peygamberin tevhid mesajını kendi dünyevi çıkarlarına alet eden Papazlar, insanlığı derin bir buhrana sürüklemişti. Cahiliye devri olarak anılan bu süreçte, insanlar köle olarak alınır satılır, kız çocukları diri diri toprağa gömülür olmuştu. Zalim zenginlerin ve aşiret reislerinin zulmü altında inleyen insanlar, yeni bir kurtuluş mesajı, ilahi bir emir ve bir kurtarıcı bekler olmuştu. 35 yaşından sonra peygamberliğin manevi emarelerini hissetmeye başlayan Peygamberimiz, sık sık Mekke’nin dışına çıkıyor, Hira Mağarasında inzivaya çekiliyordu. 40 yaşlarında (610 yılında) yine Hira mağarasında iken vahiy meleği Cebrail (as) O’na göründü. O’na ilahi emrin ilk ayetini vahyetti, “Oku” dedi. Peygamberimiz okuma bilmediğini söyledi. Cebrail Aleyhisselam’ın “Oku” ayetini tekrar etmesiyle Peygamberimiz “Ne okuyayım’’ diye sordu. Cebrail (As) da “Yaratan Rabbinin adıyla oku” ayetiyle devam eden ALAK suresinin ilk beş ayetini kendisine bildirdi. Bu olayla Peygamberimizin Peygamberlik görevi de başlamış oldu. İlk vahiy’in sonunda O’na ilk inanan insanlar şunlardır: 1 – İlk müşlüman Kadın: Hz.Hatice (İlk eşi) 2 – ilk müslüman Erkek: Hz.Ebubekir (Hicret arkadaşı) 3 – İlk müslüman Köle: Hz. Zeyd (Köle olarak alıp azad ettiği insan) 4 – İlk müslüman Çocuk: Hz. Ali (Amcası Ebu Talip’in oğlu) İNSANLARI İLAHİ ÇAĞRIYA DAVET DÖNEMİ Peygamberimiz insanları 3 yıl boyuca İslam’a gizlice davet etti. 3. yıldan sonra Allah’ın emri ile ilahi daveti açıktan yapmaya başladı. Açık davetle birlikte Müslümanlar Mekkeli müşriklerin saldırılarına ve işkencelerine maruz kaldılar. Bunun üzerine Peygamberimiz bir grup müslümanı Habeşistan’a gönderdi. Bu; Müslümanların İLK HİCRET’İ oldu. Bu ilk hicret 615 yılında olmuştur. Peygamberimiz 13 yıl boyunca Mekkelileri İslam’a çağırdı. Bu uğurda her türlü sıkıntıya katlandı. Peygamberliğinin 11. yılında Medine’den gelen bir grup insan Müslüman olmuşlardı. Ertesi sene daha büyük bir grup gelerek Müslüman oldular. Peygamberimizi canları, malları ve evlatları gibi koruyacaklarına söz verdiler. Kendisini Medine’ye davet ettiler. MÜŞRİKLERİN ZULMÜNDEN MEDİNE’YE HİCRET Bu arada Mekkelilerin Müslümanlara karşı olan tutumları hiç değişmemiş, hatta daha da artmıştı. Bunun üzerine peygamberimiz Allah’tan gelen izinle Medine’ye hicret etmeye karar verdi. Medine’ye gitmesi halinde bunun kendileri için daha da büyük bir tehlike olacağını anlayan Mekkeli müşrikler, Darun-Nedve (Mekke İdare Meclisinde) toplanarak Peygamberimizi öldürmeye karar verdiler. Müşriklerin öldürme kararı almasından sonra Peygamberimiz yakın dostu Hz.Ebubekir ile uzun ve tehlikeli bir yolculuktan sonra Medine’ye vardılar. Bu hicret, İslam tarihi bakımından çok önemlidir. 1 – İslam Medine’de yükselip büyümüş ve bütün dünyaya bu şehirden yayılmıştır. 2 – Hz.Ömer’in halifeliğinden itibaren de bu olay müslümanlar için tarih başlangıcı olmuştur. MUHACİR VE ENSAR KARDEŞLİĞİ MUHACİR: Dinleri ve inançları uğruna, Mekke’den Medine ye göç eden Müslümanlara denir. ENSAR: Mekkeli Müslümanlara yardım eden Medineli Müslümanlara da Ensar denir Peygamberimiz Ensar ve Muhaciri kardeş ilan etmiş, onlar da bu kardeşliği gerçekten uygulamışlardır. MEDİNE DÖNEMİ VE SAVAŞLAR Mekkeliler, Müslümanların Medine’de de yaşamalarını istemiyorlardı. İslam’ın hızlı yayılacağından endişe ediyorlardı. Bu nedenle İslam’ın yayılmasını önlemek için Mekkeli müşrikler savaşmak istiyor, Peygamberimiz ise savaş emri ilahisi gelmediği için savaşa girmiyordu. Allahü Teala’dan savaş emri geldikten sonra müşriklerle Müslümanlar arasında 3 önemli savaş yaşanmıştır. 1 – BEDİR SAVAŞI : (MART 624 – Hicretin 2.yılı ) Müslümanlar :305 kişi Mekkeliler : 1000 kişi Savaşın Sebebi: Müşriklerin, Mekke’den hicret eden Müslümanları yok etmek ve İslam’ın yayılmasını önlemek istemesi. Savaşın sonucunda Müslümanlar zafer kazandı. Mekkeli müşriklerin bazı elebaşıları öldürüldü. Mekkelilerden 70 civarında kişi öldü, 70 kadarı da esir alındı. Müslümanlardan da 14 kişi şehit oldu.. Esirlerden maddi durumları iyi olanlar para karşılığı serbest bırakıldı. Bunlardan okuma-yazma bilenler;10 Müslüman’a okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakıldı. Fakir esirler ise karşılıksız olarak serbest bırakıldılar. Bedir Savaşının Önemi: 1-Bedir Savaşı İslam’ın ve Müslümanların artık kendilerini kabul ettirdiği bir savaş olmuştur. 2-Bu savaşla Medine İslam Devletinin temeli atılmıştır. 3-Zaferle sonuçlanan bu savaşla hem İslam Dini ve hem de Müslümanlar kuvvetlendiler. 4-Bu savaştan sonra Mekkeliler Müslümanlardan korkmaya başlamışlardır. UHUD SAVAŞI (MART 625 -Hicretin 3.yılı.) Müslümanlar: 700 kişi Mekkeliler :3000 kişi Savaşın Sebebi : Mekkelilerin hezimete uğradıkları Bedir Savaşının intikamını almak istemeleri. Savaşın sonucunda Müslümanlar galip gelmek üzere iken, Peygamberimizin ısrarla hiç ayrılmamalarını istediği okçuların savaşı kazandık zannederek yerlerini terk etmeleri sebebiyle, Peygamberimizin ordusu büyük zarar gördü. 1-Peygamberimizin amcası Hz.Hamza bu savaşta şehit oldu. 2-Müslümanlardan 70 kişi şehit oldu. 3-Peygamberimiz hafif yaralandı. Uhud Savaşının Önemi: Bu savaşın sonunda Müslümanların komutanın ve Peygamberin sözlerini her zaman dinlemeleri gerektiği anlaşılmıştır HENDEK SAVAŞI(MART 627 ) Müslümanlar :3.000 kişi Mekkeliler : 10.000 kişi Savaşın Sebebi: Mekkelilerin,Müslümanları tamamen ortadan kaldırmak için Medine’yi kuşatmaları. Bu savaşta şehri etraftan kuşatan düşman ordusu, Müslümanların kazdıkları hendekler nedeniyle şehre girememiş ve 20 gün sonra kuşatmayı bırakıp gitmek zorunda kalmışlardır. HUDEYBİYE BARIŞI VE MEKKE’NİN FETHİ Hendek Savaşından bir yıl sonra hicretin 6.yılından Mekkelilerle Müslümanlar arasında bir anlaşma yapıldı.Hudeybiye denilen yerde yapılan bu anlaşmanın şartları görünüşte Müslümanların aleyhine gibi görünmüştü,fakat anlaşmanın maddeleri zamanla Müslümanların işine yaramıştır. HUDEYBİYE BARIŞININ ÖNEMİ Bu anlaşma Mekke’nin fethedilmesini sağlamış bir anlaşmadır. Anlaşma maddelerinin bir kısmı şöyledir : 1 – İki taraf da 10 yıl boyunca barış içinde bulunacaklardır. 2 – Mekkelilerden,Medine’ye kaçan olursa Müslümanlar o’nu Mekkelilere geri vereceklerdi. 3 – Medine’den Mekke’ye kaçan olursa Mekkeliler ise geri vermek zorunda olmayacaklardı. 4 – Müslümanlar bu yıl umre yapmayıp,gelecek yıla erteleyeceklerdi. Gelecek yıl ise Mekkeliler şehri terk edecekler, Müslümanlar da şehre silahsız olarak gireceklerdi. Şehirde en fazla 3 gün kalacaklardı. Ancak Mekkeliler bu anlaşmaya uymadılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber de 10 bin kişilik bir ordu ile Mekke üzerine yürümek zorunda kaldı. Mekke civarına geldiklerinde İslam Ordusu konakladı. Peygamberimiz (S.A.V)’in emriyle ateşler yakıldı. Bu kalabalığı gören Mekkeliler; karşı koymaya cesaret edemediler. Hicretin 8. yılında (Hicri 630) kan dökmeden Mekke’ye girdi. Yıllarca kendisine ve Müslümanlara eziyet eden Mekkelileri de bağışladı. Bu davranışı ile O büyüklüğünü gösterdi. Bunun üzerine Mekkeliler gruplar halinde Müslüman oldular. VEDA HACCI VE VEDA HUTBESİ Hz Peygamberin Hicretin 10. yılında vefatından kısa bir süre önce veda niteliğinde yaptığı son Hacca “Veda Haccı” bu hac’da yaptığı son konuşmaya da “Veda Hutbesi” denir. Veda Hutbesinde İslamın genel prensiplerini, kendisini dinleyen 100 bin kişiye bir kez daha hatırlatmıştır. VEDA HUTBESİNİN BAŞLICA KONULARI 1 – Allah’tan başka ilah yoktur. Ben de O’nun kulu ve peygamberiyim. 2 – Birbirinizin malları ve kanları birbirinize haramdır. 3 – Emanetlere ihanet etmeyin. 4 -- Faiz yemeyin. 5 – Kimseye zulmetmeyin. 6 – Dininizi korumak için küçük günahlardan da kaçınınız. 7 – Kadınların haklarını çiğnemeyin. 8 – Size iki emanet bırakıyorum. Ona sımsıkı sarılırsanız yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar; Kuran-ı Kerim ve benim sünnetimdir. 9 – Birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. RAHMET PEYGAMBERİNİN ÜMMETİNE VEDASI/VEFATI Bu büyük haccın arife gününde şu ayet inmişti:’Bugün dininizi tamamladım. Size nimetimi tamamladım. Ve din olarak size İslam’ı seçtim. ’Hz. Ömer bu ayeti işitince ağladı. Çünkü Peygamberimizin vefatının yaklaştığını anladı. Peygamberimiz sanki bir ayrılık toplantısı niteliğinde olan Veda Haccı’ndan bir süre sonra hastalandı. 63 yaşında, Hicretin 12. yılında, 8 Haziran 632 yılında vefat etmiştir. Kabri halen Medine şehrindedir.