HABERLER
İDLİB KATLİAMI İRAN ve RUSYA BÜYÜKELÇİLİĞİ ÖNÜNDE KINANDI
Memur-Sen, Esad Rejiminin İdlib’de gerçekleştirdiği kimyasal saldırıları İran ve Rusya Büyükelçiliği önünde kınadı. Bem-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Gürkan Alper ile Bem-Bir-Sen Ankara Şubelerinden oluşan yoğun katılımın olduğu programda, BAAS Rejimi, Rusya, İran ve Emperyalizm aleyhinde sloganlar atıldı. Kanlı saldırıları lanetlemek için bir araya gelen Memur-Sen üyeleri, İran Büyükelçiliğinde buluşarak, elçilik önünde gıyabi cenaze namazı kıldı. Kortej, daha sonra buradan, Suriye’deki katliamların temsili olarak taşıdıkları tabutlarla Rusya Büyükelçiliği’ne yürüdü. Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın, yaptığı açıklamada, “Geçmişte olduğu gibi bir araya gelerek coğrafyamızın ve insanlığın kanayan yaralarını saracağız. İşte o zaman çocuk tabutları değil, umut taşıyacağız dünyaya. O zaman bu tabutların içinde çocuk bedenleri değil, uluslararası dünyanın kirli tezgâhları, BM’nin suskunluğu, AB’nin tel örgüleri, emperyalizmin paylaşım planları, mezhep asabiyeleri, ulusal çıkar putları, Şebbiha medyasının algı operasyonları ve ümmetin sessizliği olacak. O halde biliyor ve haykırıyoruz ki; ancak bir olursak, biz olursak başaracağız” dedi. İran Mazlum Ümmetin Brütüs’ü Olmuştur “Başta Rusya ve İran olmak üzere rejimi destekleyen bütün unsurlar, son Rusya, rejimin Doğu Guta’da gerçekleştirdiği kimyasal katliamdaki tavrını bugün de yineliyor” diyen Yalçın, “İran yine Esad’i ve rejimini temize çıkarmanın peşinde koşuyor. Güvenlik Konseyi’ne sunulacak tasarıyı veto edeceğini ilan ediyor. Rusya’nın ve Çin’in vetosu; ölümü seyretmekten ve ölü saymaktan başka bir işe yaramayan BM’nin defosudur. İnsanlık, vahşete karşı birleşip hem Rusya’yı hem ABD'yi ve İran’ı hem de Esad’i veto etmelidir. İran, Hama katliamında Hafız Esad’e verdiği desteği bugün de zulüm varisi Beşşar Esad’e vermektedir. İran, mazlum ümmetin Selahaddin’i olabilecekken, Brutus’u olmayı tercih etmiştir. Suriye’nin Onurlu Halkı Direniyor Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: Suriye’nin onurlu halkı, kadınları ve çocuklarıyla sadece Esad’e, Rusya’ya ve İran’a karşı değil Hizbullah, PYD, DAİŞ’e karşı da mücadele ediyor. Bunlarla da sınırlı değil, ABD’nin vahşet diplomasisine, İngiltere’nin ve AB’nin menfaatperestliğine karşı da direniyorlar. Gönüllü Şebbiha çetelerinin algı operasyonlarıyla da başa çıkmaya çalışıyorlar. Türkiye’de, gönüllü Şebbiha çetelerinin Esad’i temize çıkarmaya yönelik saptırma, çarpıtma ve algı operasyonlarına her gün şahitlik ediyoruz. Onlar çocukları yaşatmanın, insanlığın sesi olmanın değil, Esad’i çöküşten, Baas’ı yok oluştan kurtarmanın derdinde ve peşindeler. Suriye halkı, vahşet karşısında ölü numarası yapan BM’nin ihanetine, insan hakları örgütlerinin sağırlığına ve dilsizliğine, ümmet sorumluluğunu taşımayan bölge ülkelerinin körlüğüne karşı da mücadele ediyor. İdlib’te sinir gazıyla katledilen insanlara engel olmayanlar, kendi ülkelerinin sınır inşa ettikleri duvarlar, hendekler ve tel örgülerle mazlumların hayata tutunmasına da engel oluyorlar. Batı, duvarların, hendeklerin ve tel örgülerin arkasına sığınadursun, Aylan bebeklerin, Ümran çocukların ve nice isimsiz mazlumun ölümlerine eşlik eden çığlıklar sınır ve engel tanımıyor. O çığlıklar batının kara tarihine yeni bir vicdansızlık senfonisi olarak kaydedilecektir.” BM, İnsanlığa Karşı Truva Atı Olmayı Tercih Ediyor Son üç yılda Suriye’de gerçekleştirilen 162 kimyasal saldırı karşısında BM’nin sessiz kalmasını eleştiren Yalçın, “BM, İslam dünyasında kurulan sistematik kan tezgâhının hem sorumlusu hem de sürdürücüsüdür” diyerek, “Küresel vesayetin kurucu iradesi BM, taşıyıcı unsuru Güvenlik Konseyi’dir. Filistin’e, Bosna’ya, Arakan’a göz kapatan vetolar bugün Suriye için sahaya sürülüyor. Güvenlik Konsey’i, insanlığın güvenliği için değil, kapitalizmin ve emperyalizmin güvencesi için varlığını sürdürüyor. BM’nin varlık nedeni olan tüm ilkeler, vetoya dayalı vesayet sistemi nedeniyle, bizzat BM’nin gözetiminde ve korumasında çiğneniyor. BM bu sistemle, insanlık için Nuh’un gemisi olmayı değil, insanlığa karşı bir Truva atı olmayı tercih ediyor. Bu nedenle “Dünya 5’ten büyüktür!” iradesi, insani trajedilerle her geçen gün daha çok sarsılan insanlığın geleceği için umuttur” ifadelerini kullandı. Zalimlerle Hesaplaşmayı Sürdüreceğiz Memur-Sen olarak, çağın vicdanı olma sorumluluğuyla hareket ettiklerinin altını çizen Yalçın, eylemlerle, programlar ve dualar eşliğinde Suriye halkını desteklediklerini kaydetti. Yalçın, “BM’nin yapısının değişmesi için her platformda ‘Dünya 5’ten büyüktür’ iradesini savunduk, savunacağız. Bugüne kadar yaptığımız gibi yine zulümleri ifşa etmeyi, zalimlerle hesaplaşmayı sürdüreceğiz. ‘Esad gitmeli, zulüm bitmeli’ demekten vazgeçmeyeceğiz. Suriye halkı özgürleşene kadar ‘Rusya ve İran, Suriye’den defol’ diye haykırmayı bırakmayacağız” şeklinde konuştu. Bir Araya Gelerek Destan Yazacağız “Eğer Çanakkale geçilmez iradesini Suriye’ye taşıyamazsak daha uzun zaman çocuk tabutları taşımak zorunda kalacağız” ifadelerini kullanan Yalçın, sözlerini şu şekilde noktaladı: “BM’den, AB’den, NATO’dan himmet beklemenin, kendi ellerimizle başımızı giyotine sokmaktan farksız olduğunu biliyoruz. O halde, Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Arap’ıyla bir araya gelip; nasıl ki Çanakkale’de destan yazdıysak, nasıl ki 15 Temmuz’da işgal girişimini çöpe attıysak, coğrafyamızın ve insanlığın kanayan yaralarını da aynı ruhla saracağız. İşte o zaman çocuk tabutları değil, umut taşıyacağız dünyaya. İşte o zaman bu tabutların içinde çocuk bedenleri değil, uluslararası dünyanın kirli tezgâhları, BM’nin suskunluğu, AB’nin tel örgüleri, emperyalizmin paylaşım planları, mezhep asabiyeleri, ulusal çıkar putları, Şebbiha medyasının algı operasyonları ve ümmetin sessizliği olacak. O halde biliyor ve haykırıyoruz ki; ancak bir olursak, biz olursak başaracağız. Özümüze döner, Allah’ın ipine topluca sarılırsak kazanacağız. Bu vesileyle, bir kez daha İdlib’deki kimyasal katliamı ve sorumlularını lanetliyoruz. Bu saldırıda yaşamını yitirenlere Rahmandan rahmet, yaralananlara Rabbimiz’den acil şifa diliyoruz. Ümmetimizin başı sağolsun.”